Müzeler ve Göç
- emelgulsahakin
- 7 Tem 2022
- 3 dakikada okunur
Müzelik Sohbetler'in 21 Haziran'da Açık Radyo'da yayımlanan Müzeler ve Göç başlıklı bölümünde, göç olgusunun müzelerde nasıl yer almaya başladığından ve göç müzelerinin kısa bir tarihinden bahsettik. Örnekler üzerinden göç müzelerinin ve göç konulu sergilerin dünyada ve Türkiye’de nasıl gelişim gösterdiklerini tartıştık. Aşağıdaki yazıyı bölümümüzün konuğu Gökçe Büyükmete'nin kaleminden sizlere iletiyoruz.

20. yüzyılda şekillenmeye başlayan ortaya çıkan yeni müzecilik anlayışıyla müzelerin toplumsal işlevleri ön plana çıktı. Bu anlayışa göre müzelerin toplumsal değişimin daha ılımlı formlar içinde gerçekleşmesine katkıda bulunan, karşılıklı saygı ve anlayışı yaygınlaştıran kültür kurumları olmalarıhaline dönüşmesi beklenmektedirktedir. Müzelerin ait olma duygusunu ve temsil edilme isteğini oluşturmada önemli bir rolü olduğunun anlaşılmasıyla, etnik ve dinsel gibi çeşitli tartışma alanlarını da temsil etmesi beklenmeye başlanmıştır. Göç olgusunun da dünyada güncel ve önemli bir toplumsal mesele olmasından dolayı müzelerde göç meselesi oldukça önemli hale geldi.
Öncelikle müzelerin sergilerinde göç konusu işlenmeye başladı sonrasında ise 1990’lı yıllardan bu yana, öncelikle yoğun göç alan Kuzey Amerika’da (Ellis Island Immigration Museum, New York), Avustralya (The Immigration Museum, Melbourne) ve Kanada’da (Pier 21 National Immigration Museum, Halifax) daha sonra Güney Amerika ülkelerinde göç müzeleri açıldı. Sonrasında ise bütün dünyada göç müzelerinin sayısı gittikçe artmaya devam etti. Göç meselesinin müzelerde de önemli bir hale gelmesiyle bu konuda ağlar kuruldu ve uluslararası bildiriler yayınlandı. Bu ağlardan biri olan NEMO (Avrupa Müze Örgütleri Ağı) göç müzeleri için ayrı bir politika belirleyerek yayınladı. Uluslararası Göç Müzeleri Ağı, hem iletişimde kalmak hem de göç müzeleri için bir rehber oluşturmak amaçlarıyla çalışmalar yapıyor. MELA (Göç Çağında Avrupa Müzeleri) göçün müzeler üzerindeki etkisinin araştırılması, göç olgusunun tartışılmasında müzelerin rolünü belirlemek, kültürel çeşitlilik ve kimliğin sunulmasında ortak stratejiler belirlemek amaçlarıyla çalışmalarına devam ediyor.
Müzelerin göç olgusunu ele alma biçimleri yeni müze türlerinin ortaya çıkmasına ve farklı içeriklerdeki müzelerin göç konulu sergiler oluşturmasına yöneltti. MeLa yaptığı araştırmalarda Avrupa’da yirmiden fazla müze inceliyor ve araştırma sonucunda göç olgusunu ele alan müzeleri belirli kategorilere ayırıyorlar. Araştırma sonucunda göç olgusunu ele alan müzeler ise aşağıdaki gibi kategorize ediliyor.
MELA projesine göre göç olgusunu ele alan müzeler
Göç temalı müzeler, göç müzeleri
Bazı dinsel gruplara ve nüfuslara dayanan müzeler
Kitlesel hareketler ya da çeşitlilik içeren toplumlara adanan müzeler
Etnografya Müzeleri
Kent Müzeleri
Askeri Müzeler
Göç müzelerini incelediğimizde oluşumlarındaki en önemli kavramın katılımcılık olduğunu görüyoruz. Örneğin, Londra Göç Müzesi 2013 yılında geçici sergiler, atölyeler ve eğitim programları ile çalışmalarına başlamıştır. Bu dönemde Londralıların müzede neleri, ne şekilde görmek istediği ile ilgili de çalışmalar yaparak, çıkan sonuçlar ile 2017 yılında müzeyi açıyorlar. Müzenin kuruluş sürecinde ve sorasındaki sergilerde toplumla ve göçmenlerle birlikte çalışıyorlar ve sergileri birlikte planlıyorlar. Ayrıca göç müzelerinin çoğunun internet sitelerinde ve sosyal medya hesaplarında “hikayenizi bizimle paylaşın” şeklinde bir açık çağrı görüyoruz. Sergilerin konuları ve koleksiyonları ise güncel göçler, göçmenlerin hikayeleri ve paylaştıkları nesneler, ortak kültürel mirası yansıtan konular oluşturuyor.
Türkiye’deki göç müzelerinin gelişimi ise biraz daha farklı ilerliyor. Konuları daha çok göç tarihi ve belli nüfuslara dayanan müzeler olarak ilerlemiş durumda. Kuruluş aşamalarında “belirli sınırlarda” katılımcı olarak ilerleseler de sürekliliğin yeterli düzeyde sağlanmadığını görüyoruz.
Göç müzelerinde öne çıkan diğer kavramlar ise; demokratik, hoşgörü, empati, katılımcı, aidiyet, ifade alanı, bütünleşme, süreklilik, kapsayıcı, ortak kültürel miras/duygular şeklindedir. Bu kavramlar, ICOM 2019’da önerilen ve önemli tartışmalara neden olan tanımındaki kavramlar ve 2022 de tartışılan yeni müze tanımında geçen kavramlar ile oldukça örtüşüyor. Tartışılan tanımlar ise günümüz toplumunun ihtiyaçlarını ve müzelerin bu ihtiyaçlara nasıl cevap verebileceğini gösteriyor.
Ancak insanlığın yerleşik yaşama geçişi ve var oluş alışkanlıklarının değişmesinin ardından binyıllardır var olan bir olgu olarak göç yakın zamanda gündemlerimizden çıkacağa benzemiyor. İnsana dair olan her şeyde olduğu gibi göç unsuru da müzelerde temsiline devam edecek gibi..



Yorumlar